10 Nisan 2013 Çarşamba

Züğürt Tesellisi

      Normalde futbol üzerine yazı yazmayı sevmem. Ancak dün gece başlayan ve bir türlü bitmek bilmeyen saçma sapan konuşmalar ve yazılıp çizilenler beni bu yazıyı yazmaya itti.

      Bilindiği üzere futbol dünyada olduğu gibi ülkemizde de çok seyredilen bir spor ve bu sporun Avrupa'da kulüpler bazında en üstte yer alan organizasyonu Şampiyonlar Ligi. Dün akşam Galatasaray, daha önce bu kupayı 9 defa(ki bunlardan 5 tanesi üst üste) müzesine götürme başarısı gösteren Real Madrid'i konuk etti. İlk maçı deplasmanda 3-0 kaybeden Galatasaray'ın turu geçme şansı  çok düşüktü. Nitekim maçı 3-2 kazanma başarısı gösteren Galatasaray, ilk maçta 3-0 yenildiği için Şampiyonlar Ligine çeyrek finalde veda etti.

      Maçın ardından, Türkiye'de görmeye alışık olduğumuz manzaralar yaşanmaya başladı. Efendim 'çok iyi oynadık', 'helal olsun Galatasaray', 'turu geçebilirdik', 'ilk maçtaki penaltıyı verseydi yarı finaldeydik' vs vs. Sabah hangi gazeteyi açsam 'aslan kükredi', 'Real korkudan titredi' gibi manşetler vardı.

      İlk maça geri dönelim. Emmanuel Eboue'nin net gol pozisyonu, Drogba'nın iyi kontrol edip ceza yayı üzerinde dönerek yaptığı vuruş ve Burak Yılmaz'ın verilmeyen penaltısı. 90 dk boyunca Galatasaray'ın ürettikleri bunlardı ilk maçta. Real Madrid'in çok iyi olduğunu söylemek doğru olmaz ama onlar 3 tanesi gol olmakla beraber toplam 7 pozisyon ürettiler. Maç 3-0 olduğunda turu geçeceklerinden o kadar eminlerdi ki sarı kart sınırında bulunun iki as oyuncu Alonso ve Sergio Ramos sarı kart görerek yarı finalde oynamayı garantilediler.

      Dün gece ilk yarıda Galatasaray sahada yoktu desek yerdir. Daha 2. dakikada Real öne geçebilirdi. Gerçi çok geçmeden, daha 7. dakikada C.Ronaldo'nun golü geldi. Bu gol, artık Galatasaray'ın turu geçmek için 5 gole ihtiyacı olduğunu söylüyordu. 8. dakikada Real yine etkili geldi ama olmadı. 24. dakikada Di Maria çok net pozisyonu harcadı. 37. ve 40. dakikalarda birbirine çok benzeyen iki şut gönderdi Galatasaray Real Madrid kalesine hepsi bu. Tabi bir de Essien'in 30. dakikada sakatlanması var ki maçın en önemli olaylarından biri de buydu.
      İkinci yarıda kaybedecek bir şeyi olmayan Galatasaray, skor olarak çok rahat oynayan Real Madrid kalesine yüklenmeye başladı. Alonso, Ramos ve Essien'in olmaması, Real Madrid'in bitse de gitsek havasındaki oyuncularına, çok iyi oynayan bir Galatasaray eklenince işler değişmeye başladı. 49. dakikada selçuk uzaktan bir şut denedi olmadı. 56. dakikada C.Ronaldo belki de hayatının en basit golünü kaçırdı. Ardından 57 de Eboue ile golü buldu Galatasaray. 61 de Sneijder Ronaldo'yu kıskanmış olacak ki çok net bir pozisyon harcadı. 65 te Drogba denedi olmadı. Ardından 70 te Sneijder 2. golü attı ve Galatasaray öne geçti. Yaklaşık 2 dk sonra da Drogba olağan üstü bir gole imza attı. Tribünler coştu, dört dört sesleri yükseldi ama beklenen olmadı. Bu golden sonra 20 dk daha oynandı. 74. dakikada Ronaldo bir pozisyon daha kaçırdı. Drogba bariz ofsayttan bir gol attı iptal edildi. 91. dakikada Amrabat yaklaşık 35 metreden şut çekti top  yandan dışarı çıktı. 92. dakikada Ronaldo Real Madrid'in ikinci golünü attı ve maç 3-2 bitti.

 
 
      3. golden sonra 20 koca dakika boyunca Galatasaray doğru düzgün top bile çeviremedi. Nedeni ise basit. Skor riskli bir hale geldiğinde Real Madrid ciddileşti. Konsantrasyonlarını arttırdılar, pres ve kademeli savunma yaparak,  bütün gücünü sahaya yansıtan Galatasaray'ı durdurdular.Bu da gayet doğal. Çünkü Real Madrid tek tek ve takım olarak Galatasaray'ın çok üzerinde. Şu an için binlerce defa oynasalar Real Madrid Galatasaray'ı eler. Mucizeler olmaz mı? Tabiki olur. Ama adı üstünde mucize. Öyle her gün olmaz. Yine de Galatasaray'ı  mücadelesinden dolayı tebrik etmek gerekir. İkinci yarıda oynadıkları futbol alkışı haketti. İşte bu yazının başlığı da bu yüzden züğürt tesellisi.  


Unutmadan, ikinci maçın uzun ve güzel özetini aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.

 

3 Nisan 2013 Çarşamba

Her İle 0.296 Çocuk

      Uzun zamandır yoğun çalışma temposundan kafamı kaldırıp güzeller güzeli bloguma tek satır yazı yazamamıştım. Birçok defa yazmaya meyletmiş olsam da hep düşüncede kalmıştı. Ancak bugün yazmamanın imkansızlaştığı bir haber okudum. Biraz da araştırma yaptım sizin için.

      Geçen günlerde CHP Genel Başkan Yardımcısı SezginTANRIKULU, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin'e, sokakta çalışmak zorunda bırakılan ve sokakta yaşayan çocukların sayısını sormuş. Fatma Şahin'in, vücudumun değişik yerlerinden gülme seslerinin gelmesine neden olan ve bir yandan da sinir sistemime zarar veren açıklaması geldi: "Türkiye'de yalnızca 24 çocuk sokakta yaşıyor".

      Şimdi efendim bunu uzun uzadıya burada yazmak istemiyorum. Ancak o 24 ün yanına birkaç sıfır gelmesi gerekiyor. Sanırım bakan o sırada gizemli bir hastalık geçirmiş olacak ki sıfırları telaffuz etmeyi unutmuş.

      Konuyla ilgili 1 Ekim 2012 de Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanan bir yazı: http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=368588

      Buyrun bir başkası: http://www.unicef.org/turkey/dn_2006/_cp43.html

      Bir de bu yazının ilginizi çekeceğini düşünüyorum. Açıkçası okurken keyif aldım: http://blog.radikal.com.tr/Sayfa/sadece-24-cocuk-ustun-insan-ve-1-nisan-18629

     

      Sevgiler...

Neden Güldünüz?

Uzun zamandır elim gidiyor yazamıyordum ama bunu yazmam lazım çünkü acayip komik bir şey oldu. Aslında trajikomik. Geçen gün sayın başbakan ...