29 Kasım 2014 Cumartesi

Kısa Bir Özet Geçelim

      Yine epey uzun bir aranın ardından yazmaya fırsat buldum. Esasen daha önceki yazılarımdan farklı olarak kendimle ilgili bir yazı olacak. Öncelikle neden yazdığım yazıların arasında bu kadar zaman farkı olduğunu açıklamakla başlayayım. Bunu yapmak için de biraz gerilere gitmek gerekecek.
      İstanbul'da memur bir babanın üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldim (panik yapmayın tüm hikayeyi dinlemeyeceksiniz). Heybeliada çocukluğumun geçtiği yer. Orta öğretimimi ve liseyi bu şirin adada tamamladım. Ardından, biraz da yeni şeyler keşfetmek, kendimi tanıyabilmek ve biraz da özgür olabilmek gibi birkaç farklı amaçla (ayrıca tamamen rastlantısal olarak ) Sakarya Üniversitesi'nde sosyoloji bölümüne kayıt oldum. Çocukluk dönemlerimden beri yakamı bir türlü bırakmayan uyumsuzluk problemi ve okuldan nefret etme huyum haliyle beş buçuk yıllık bir sürecin ardından üniversiteyi terk etmeme neden oldu (aslında biraz daha komplike olabilir). Gerçi bu süreçte bir çok yeni insanla tanışma fırsatı yakaladım. Yığınla kitap okuyup film seyrettim (iki defa kitap yazmaya kalkışıp bitiremediğim de kayıtlara geçebilir). Bir yandan akademik anlamda güzel bir sıçışa imza atarken diğer taraftan zihnimi eğitmeyi elimden geldiğince başardığıma inanıyordum. Sakarya'da geçirdiğim beş buçuk yılın ardından yaklaşık bin beş yüz lira borçla ve sistem açısından başarısız olarak tanımlanan bir adam olarak Heybeliada'ya geri döndüm. Esasen aklımda hiçbir fikir yoktu (ya da öyle bilinmesi daha iyi). Sanıyorum Sakarya'yı terk ettiğimde 2009 yılının Nisan ayıydı. Bu konuda tam olarak emin değilim ama çok da önemli bir detay sayılmaz. Her neyse! Yaz geldiğinde çalışmam gerekiyordu ve uzun yıllar boyunca, her yaz yaptığım gibi Lady Cafe'de ocakçı, garson, temizlikçi, müdür yardımcı, nargileci gibi birkaç sıfatla çalışmaya başladım.
      Sakarya'da geçirdiğim yıllar bana çok şey katmıştı. Hayatımın bu adada, bir çay bahçesinde geçmesine izin vermek gibi bir niyetim yoktu ama ne yapacağıma henüz karar vermemiştim ki tüm hayatımı ve düşünce yapımı tamamen değiştiren bir şey oldu. Ne olduğunu burada yazamayacağım için bu yazıyı okuyacak olan insanlardan şimdiden özür diliyorum ama ileride bu kısmı dolduracağımı da bilmenizi isterim.
       2010 Şubat'ında hayatımda ilk defa yaşamın bir şeyler yapmaya değer olduğunu düşünmeye başlamıştım. Evet başlamıştım ama sisteme uyum sağlamak konusundaki problemim, arkamda boktan bir dağ oluşturmuş durumdaydı. Yeni bir başlangıca, her şeyi yeni baştan inşa etmeye ve sıfırdan bir hayat kurmaya ihtiyacım vardı. Bir süre sonra bunu başarmanın bir yolunu bulduğumu düşünmeye başlamıştım. Aldığım karar Avustralya'ya gidip üç yıllık bir eğitimin ardından herhangi bir meslekte ustalaşmak, bu sayede hem eksik olan İngilizcemi geliştirmek, hem ikinci bir ülkenin vatandaşlığını almak hem de iyi bir gelirle hayatıma devam edebilmekti. Tüm hayatı boyunca (neredeyse) hiçbir şey yapmamış bir adam için epey büyük hayallerdi. Geçen iki yılın ardından birikmeyen paramla ve suya düşen hayallerimle baş başa kalmıştım. Elimden gelen hiçbir şey yoktu. Kazandığım para kendi harcamalarıma ancak yetiyordu. Ama pes etmeye de niyetim yoktu. Başıma gelen şey mükemmeldi ve benim bunu korumam gerekiyordu. Sürekli kendime "vazgeçemezsin" demeye başlamıştım. Bir yolunu bulmak zorundaydım. Bu amaçla 2012 yılının sonlarında programlamanın mantığını öğrenebilmek amacıyla "Temel Programlama" kursuna yazıldım. Başlangıçtaki düşüncem mobil uygulama geliştirebilmekti. En azından bu sektörde çalışabileceğimi düşünüyordum. Bu kurs daha bitmeden "C# Programlama Dili" kursuna da yazıldım. Deli gibi ders çalışır olmuştum. Bir işim yoktu ve bu yüzden beş parasızdım. Hafta sonları kursa gidiyordum, hafta içi evde kursta gördüğüm dersleri tekrar ediyor, programlama bilgimi ilerletmeye çalışıyordum. İkinci kurs bittiğinde 2013 Haziranına girmiştik.Tam da bu sıkıntılı dönemde bir dizi için senaryo ekibinde kendime iş buldum. Birkaç aylık süreç sonunda dizi yayın hayatına başlayacakken ve ben de bir yandan yazılımla uğraşıp bir yandan da en azından hayatımı düzene sokmama yarayacak bir kazanç elde edebilmeyi düşünürken (çok fazla detay sonucunda) dizi ekibinden ihraç edildim. İyi şeyler başarabilecek bir diziydi, Firuze adıyla Show TV de yanılmıyorsam dört bölüm oynayıp yayından kaldırıldı. Tuhaf bir şekilde üzülmüştüm ama bu benim paraya olan ihtiyacıma da çözüm getirmiyordu elbette. Devam etmem gereken en az üç kurs daha vardı ama bunları karşılayacak maddi gücüm yoktu. Zaten yaklaşık iki yıldır çalışmadığımdan hiç param yoktu. Ben de mevcut yazılım bilgimle altından kalkabileceğim ve kendi başıma ilerleyebileceğim bir iş yapmaya karar verdim.
      Yaklaşık bir ay içerisinde html ve css konularında epey bilgi sahibi oldum. Ardından visual studio ve asp.net geldi. Sonra javascript, jquery derken kendimi web site tasarlarken buldum. Toplamda altı aylık bir sürenin ardından iki kişinin web sitesini hazırlamıştım. Sonra aklıma gerçekten iyi bir fikir geldi ve kendisi bu işte benden ilerde olan çocukluk arkadaşımla bunu paylaştım. Esasen bir süredir de böyle bir şeyin düşüncesi içerisindeydik. Güzel bir fikre sahip olursak bunu hayata geçirmek istiyorduk. Böylelikle benim de inşa etmeye çalıştığım hayat başlayabilecekti. 2014 yılının Mart ayında kendime bir söz verdim. Ne olursa olsun hayal ettiğim şeylere ulaşana kadar durmayacağım. Bu sözü neden o zaman verdiğimi daha sonra anlatacağım. Dediğim gibi güzel bir fikre sahiptik ve hayata geçirmek için sabırsızlanıyorduk ancak şu an için bir çok nedenden ötürü bu fikri kenarda tutmamız gerektiğini anlamamız uzun sürmemişti. Fikrimiz güzel olduğu kadar, hayata geçirmesi de zor bir fikirdi. Eğer bu projeyi hayata geçirmek istiyorsak, adım adım ilerlememiz gerekiyordu.Bu amaçla google adwords ile uğraşmaya karar verdik.İşte bu kararı aldığımızdan bu yana da yaklaşık üç hafta oldu. Bu, aynı zamanda yazının da sonuna geldiğimizi gösteriyor. Belki içinizden bazıları yazının sonunda "sonsuza dek mutlu yaşadılar" gibi bir cümle bekliyordu ya da en azından bir son ama benim hikayem yeni başlıyor. Bu blog benim hikayemi zaman zaman sizlere yansıtmaya devam edecek. Umarım siz de okumaya devam edersiniz. Bu arada unutmadan bu da bizim sitemiz Kazandıran Reklam bir çok falsosu olabilir (mesela logosu gibi). Bu da benden size küçük bir armağan Loreena McKennitt - All Souls Night . Işık sizinle olsun serçeler :)

Neden Güldünüz?

Uzun zamandır elim gidiyor yazamıyordum ama bunu yazmam lazım çünkü acayip komik bir şey oldu. Aslında trajikomik. Geçen gün sayın başbakan ...